Screenshot_1

Nöral Mantık

Önceki makalede, insanlar ve makineler arasındaki farkları sundum ve aynı zamanda bir ortak payda olarak mantıksal düşünmeyi vurguladım. Ancak ne tür bir mantıktır bu? Genelleştirilebilir ve tam mıdır? Dil modellerinden ortaya çıkan bu mantık gerçekten de insan düşüncesinin mantığı ile pek çok şekilde karşılaştırılabilirdir, özellikle soyut bir seviyede. Düşünmenin bilişsel yönleri, akıl yürütme, örüntülerin farkına varma ve bilgi işleme insan zekâsı ve yapay zekanın her ikisinde de temel işlevlerdir. Büyük dil modellerinin etkileyici bir ilerleme

Nöral Mantık

Önceki makalede, insanlar ve makineler arasındaki farkları sundum ve aynı zamanda bir ortak payda olarak mantıksal düşünmeyi vurguladım. Ancak ne tür bir mantıktır bu? Genelleştirilebilir ve tam mıdır? Dil modellerinden ortaya çıkan bu mantık gerçekten de insan düşüncesinin mantığı ile pek çok şekilde karşılaştırılabilirdir, özellikle soyut bir seviyede. Düşünmenin bilişsel yönleri, akıl yürütme, örüntülerin farkına varma ve bilgi işleme insan zekâsı ve yapay zekanın her ikisinde de temel işlevlerdir. Büyük dil modellerinin etkileyici bir ilerleme

Merkez Bankası Bağımsızlığını Savunmak: Bir Düşünce Yazısı

20 Eylül 2024 tarihinde Dizgin’de çok ilginç bir iktisat yazısının Türkçe çevirisi yayınlandı.[1] Bahsi geçen yazıda, artık bugün neredeyse kültleşmiş bir ezbere dönüşen bağımsız merkez bankacılığı söylemi eleştirel bir biçimde masaya yatırılmaktaydı. Yazının teması ilginç olunca, ben de Twitter (X)’da kendimi tutamayıp yazının eleştirel perspektifinde ciddi eksikler olduğunu ifade ettiğim bir alıntı girdim [2], dergiden bazı arkadaşlarım da bunun üzerine, merkez bankası bağımsızlığı hakkındaki düşüncelerimi kısa bir makale şekline getirmem için cesaretlendirdi. Tabii konu epey

Millet Egemenliği ve Düşmanları 1

Son 50 yıldır insan yaşamında aynı anda hem büyük değişiklikler hem de durgunluklar yaşanıyor. Bunların her birinden ayrı ayrı bahsedilmesine ne kâğıt ne kalem yeter. Ancak ben bugün siyasi yaşamımızdaki birtakım kaymalara değinmek istiyorum. Son elli yılda demokrasinin kavram olarak hiç olmadığı kadar yüceltilirken ortalama kişilerin hayatları üzerindeki erk ve tercih kapasiteleri hiç olmadığı kadar daraldı. Bu paradoks anlaşılmadan günümüz siyaseti hakkında konuşmak, söylem geliştirmek boşuna bir çabadır. Öncelikle ortada ciddi bir kavram kargaşası olduğu

Merkez Bankası Bağımsızlığına Ölüm

“Merkez Bankası Bağımsızlığı fikri, iktisadi elitlerin azınlık tiranlığını teşkil eder ve işlevsel finans peşinde, toplumun bilinçli siyasal uzlaşısını kasıtlı olarak sınırlama amacı taşır. Bu, rantiyecilerin çıkarlarını işçi sınıfının refahı pahasına destekleyen neoliberal bir Truva atıdır.” Merkez bankası bağımsızlığı (MBB), günümüzde para politikalarının yürütülmesindeki temel unsurlardan biri olarak kabul edilmektedir ve çoğu çalışma, son otuz yılda merkez bankalarının büyük bir kısmının daha fazla bağımsızlığa yöneldiğini göstermektedir (Crowe ve Meade, 2008) — yine de birçok merkez bankası

Başlarken

Başlangıçta söz vardı ifadesi ne kadar güzeldir öyle değil mi? Başlangıç, ilerleme ve gelişim evresinin kronolojik düzlemine dair bir gönderme olarak da bunu yorumlamak mümkün. Çünkü modernitenin taşıyıcısı, duygularını ehlileştirmiş, kontrol altında tutan ve disipline eden rasyonel aklı ile siyasal ve ekonomik yaşamın içinde yer alan bireydir..Bir yola çıkma aşamasında tıkanmış yönleri sorgulamaya inanırım. Hayatın kendi dinamikleri de bunu gerektirir çünkü. Sorgulamak daha doğrusu kendine soru sormak. Bu benim gerek hayatımda gerekse dünyaya bakış açımda

Büyümenin Dinamikleri ve Türkiye İçin Alternatif Bir Yol Aramak

Neoklasik iktisat, uzun yıllardır ekonomik analizde baskın bir paradigma olarak kabul edilmiştir. Arz ve talep arasındaki dengenin, bireylerin rasyonel kararları ve piyasa mekanizmalarının işleyişi ile sağlandığını savunan bu yaklaşım, ekonomik sorunların büyük ölçüde bireysel tercihlerin optimizasyonu yoluyla çözülebileceğini öne sürer. Örneğin bu optimizasyonun bir adımı, doğası gereği rasyonel düşünmeye ihtiyacı olmadığı iddia edilen devletin, piyasa işleyişinden mümkün olduğu kadar uzak tutulması olmaktadır. Piyasa ekonomisinin ya da kapitalizmin paradoksal bir yapıda olmadığı, bu inancın özünü oluşturur.

Avrupa Aydınlanma’sının Cumhuriyeti: Edebiyat Cumhuriyeti

“La Republique des Lettres”, Türkçesiyle “Edebiyat Cumhuriyeti”, Aydınlanma Çağı elitlerinin dönemin bilimsel bulgularını ve felsefi görüşlerini tartıştığı ve yaydığı Avrupa çapında bir forumdu. Edebiyat Cumhuriyeti; Newton, Voltaire, Leibniz, Erasmus, Benjamin Franklin, Kant, Montesquie, d’Holbach, Fichte, Hume… gibi dönemin çoğu entelektüelinden oluşmakta ve Aydınlanma düşüncesinin lokomatifi görevini üstlenmekte olan bir topluluktu. Her ne kadar Edebiyat Cumhuriyeti enformel bir kurum olsa da fiilen Cumhuriyet sıfatını taşımayı hak ediyordu, zira Avrupa’da Cumhuriyetçiliğin doğuşunun şafağında egaliteryanizm (eşitlikçilik) ve burjuva