Dublin’den Anadolu’ya Uzanan Bağımsızlık Hattı

Giriş

Yakın dönem dünya tarihine baktığımızda, özellikle de 1. Dünya Savaşı’nın ardından belli bir hegemonik/emperyal gücün altında ezilmiş ve kimliğini korumak pahasına çeşitli yöntemlerle bağımsızlık mücadeleleri vermiş toplumların hikayelerine tanıklık ederiz. Bu mücadeleler farklı kıtaların en ücra köşelerinde, birbirinden habersiz bir grup idealist insanın kurduğu hayallerle başlamış ve günümüze kadar uzanan tarihsel bir anlatı oluşturmuştur. Kendi tarihimiz için ele alırsak, şüphesiz bu mücadeleler arasında bizi en çok ilgilendiren 1. Dünya Savaşı’nın kaybı sonucunda Anadolu’da başlattığımız Kurtuluş Savaşı’dır. Kurtuluş Savaşı her ne kadar Türk milletinin kendi varlığını ve kimliğini koruyabilmesi bakımından özellikle Türkler için önemli görülse de kurtuluşumuzun dünyanın farklı yerlerindeki bağımsızlık ideallerine de ilham verdiği rahatlıkla söylenebilir. İngiliz kolonyalizmi altında yönetilen Güney Asya toplumlarının, 1920’lerde kendi bağımsızlık formüllerini ararken Anadolu’daki kurtuluş mücadelesini dikkatle incelediğini Hintli milliyetçi ve anti-emperyalist Cevahirlal Nehru’nun Anadolu Devrimi’ni ve Atatürk reformlarını kendi perspektifiyle analiz ettiği “Türkiye ve Batı Asya Tarihi” eserinden anlayabiliyoruz. Yine aynı coğrafyada verilen başka bir bağımsızlık mücadelesinin önderi olan Muhammed Ali Cinnah da siyasi ve kişisel yaşamında sık sık Atatürk’e atıflar yapmış ve Türklerin kurtuluş mücadelesini emperyalizm boyunduruğu altındaki mazlum milletler için bir tarihsel kırılma olarak nitelemiştir. Nitekim Yeni Zelandalı yazar Hector Bolitho, Cinnah’ın Kurtuluş Savaşı’na ve Atatürk’e olan sevgisini “Pakistan’ın Yaratıcısı Cinnah” isimli çalışmasında detaylı olarak ele almıştır. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da, küresel hegemonyaya direnen ve yakın dönem dünya siyasi tarihinde epey önemli rol oynayan anti-emperyalist Arap milliyetçilerinde de Anadolu Devrimi’ne sıkça atıflar yapılır. Bülent Ecevit, 1956 yılında Ulus’ta kaleme aldığı “Atatürk ve ‘Atatürkler’” isimli yazısında Mısır’da Abdülnasır’a atıfta bulunarak, birçok bağımsızlık önderinin Atatürk’ü ve Atatürk’ün reformlarını örnek almaya çalıştığını ifade eder. 

Bu bağlamda ifade edebilirim ki, yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğu altında yaşayan milletler, imparatorluğun yıkılmasıyla birlikte kendi milletlerine bir kader tayin edebilmek için tartışmalar yapmış ve soluğu, eskiden altında yaşadıkları imparatorluğun ordusu ve bürokrasisi içerisinde yetişmiş bir genç subay takımının Anadolu’da başlattığı ulusal mücadelesinde almışlardır. Anadolu Devrimi, Anadolu’yu aşıp “beynelmilel” bir mücadelenin kılavuzu olmuştur. 

İrlanda Bağımsızlık Mücadelesine Genel Bakış

Yazımdaki esas nokta, Anadolu Devrimi’nin etkilediği çok farklı bir coğrafya üzerine. İngilizlerin kolonyal güç olarak farklı kıtalarda hüküm sürdüğü bir dönemde, İngiliz küresel hegemonyasının başkenti olan Londra’ya sadece 8 saatlik uzaklıkta olan bir şehir, ulusal bir kimlik inşa etmek ve bağımsızlık mücadelesi vermek üzerine derin tartışmalar içerisindeydi. İrlandalı aydınlar, yüzyıllardır boyunduruk altında yaşadıkları İngiliz İmparatorluğu’ndan ayrılarak Dublin’de bağımsız bir İrlanda devleti kurma fikrini ortaya attılar. 19. yüzyılın sonlarına doğru İrlanda milliyetçileri, Birleşik Krallık’a özerk yönetim çağrısında bulunarak iç işlerinde bağımsız fakat dış ilişkilerde imparatorluğun parçası olarak kalmaya devam edecek bir devlet modeli önerdiler. Bu model, merkezin yerel unsurlar üzerindeki sorumluluğunu azaltan ve daha “âdem-i merkeziyetçi” bir sisteme vesile olacağı için bazı liberal İngiliz siyasetçiler tarafından kabul görse de İngiliz milliyetçileri ve ana akım İngiliz siyaseti tarafından şiddetle karşı çıkıldı ve İngiliz-İrlandalı gerginliği tırmanmaya devam etti. 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte, İngiliz ordusu İrlandalıları imparatorluk bünyesinde silah altına almak için geniş çaplı bir seferberlik başlattı. Savaşın başlarında imparatorluk ordusu için savaşa katılan İrlandalılardan bir İrlanda Tugayı oluşturuldu ve cephe hattında görevlendirildi. Sonraki süreçte İngilizlerin, İrlandalıların beklediği merkezi yönetim yasasını savaşı bahane ederek meclisten geçirmemesi üzerine gerilim daha da tırmandı ve 1916’da İrlandalı milliyetçilerin ve ayrılıkçıların başını çektiği Paskalya Ayaklanması, okunan bir bağımsızlık bildirisiyle resmen başladı. Ayaklanma İngiliz ordusu tarafından bastırılmış olsa bile somut anlamda İrlandalı milliyetçilerin gücü ve iradesi ortaya konulmuş oldu. İlerleyen süreçte İrlandalıların 1. Dünya Savaşı’na yönelik ilgisi azaldı ve İngilizlerin askere alma kararlarına kitlesel olarak itiraz etmeye başladılar. 

1919’un başında, Osmanlı ve erken dönem cumhuriyet tarihi üzerine araştırmalar yapan Dr. Pat Walsh’ın “İkisi birlikte adeta Atatürk’ün bir kombinasyonuydu” dediği Michael Collins ve Eamon de Valera, İrlanda Bağımsızlık Savaşı’nı başlatarak İngilizlere karşı silahlı bir direnişe yöneldi. Yaklaşık iki yıl süren savaşın sonucunda İngiliz-İrlanda Antlaşması imzalandı, antlaşma neticesinde Özgür İrlanda Devleti kuruldu ve “Ulster” olarak adlandırılan Kuzey İrlanda bu devletten ayrılarak Birleşik Krallık’a katıldı. Özgür İrlanda Devleti, her ne kadar Birleşik Krallık’tan bağımsızlığını kazanmış olsa da antlaşma gereği İngiliz Milletler Topluluğu’nun bir üyesiydi – dominyonuydu – ve İngilizlerin belirlediği bir genel vali tarafından idare ediliyordu. Bu noktada, İrlandalı milliyetçiler arasında tartışmalar başladı ve Eamon de Valera’nın başını çektiği grup, yapılan antlaşmanın yeterli olmadığını ifade ederek İrlanda’nın tamamen bağımsız olması gerektiğini öne sürdü. De Valera’ya göre, bu antlaşma bağımsızlık savaşına bir ihanetti ve İrlandalıların sadece “göstermelik” bir bağımsızlığa kavuştuğunu iddia ediyordu. İki milliyetçi grup arasında yaşanan tartışmalar, süreci çatışmaya götürdü ve İrlanda İç Savaşı başladı. 

Anadolu’dan İlham Almak

İngiliz-İrlanda Antlaşması’nın imzalandığı 1921’de, Anadolu’da emperyal güçlere karşı verilen bir bağımsızlık savaşı vardı. 1. Dünya Savaşı’nın ardından İngilizlerin Osmanlı’ya dayattığı siyasi ve iktisadi ajandayı kabul etmeyen Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’da bir kurtuluş savaşı başlatmış ve Ankara Hükümeti etrafında örgütlenen Türkler İngilizlerin başını çektiği uluslararası koalisyona karşı savaşa girmişti. Bu savaş, İrlanda basınında geniş yankı yarattı ve İrlandalılar, ortak düşmana karşı savaştıklarına inandıkları Türkleri daha yakından incelemeye başladılar. Anadolu’daki gelişmeleri takip eden İrlandalılara göre, iki ulusun kaderi birbirine çok benziyordu. 

Paskalya Ayaklanması’nın başladığı 1916 yılında Dublin’de faaliyet gösteren The Catholic Bulletin isimli dini bir dergi, siyasi meselelere yoğunlaşarak İrlanda kamuoyunu İngilizlere karşı bilinçlendirmeyi kendisine şiar edindi. Dergi anti-monarşist ve anti-emperyalist bir çizgideydi, muhafazakâr olmakla birlikte İrlandalı cumhuriyetçilerin bağımsızlık fikirlerine oldukça önem veriyordu. İrlandalıların İngilizler için cephede savaşmasına şiddetle karşı çıkan bir yayın politikası izledi. Dergide, İrlanda bağımsızlık mücadelesinin liderlerinden Eamon de Valera’nın yakın çalışma arkadaşı ve eğitim profesörü Timothy Corcoran da yazıyordu. Dergi 1920’lerin başından itibaren Kurtuluş Savaşı’nı dikkatle takip etti, Anadolu’daki mücadeleyi açıkça destekleyerek İrlandalı milliyetçilere ilham olması gerektiğine dair yazılar yayımladı. Öyle ki, Batı Avrupa kamuoyunun önemli bir kısmı Anadolu’daki gelişmelere Yunan/İngiliz perspektifinden bakarken ve İngiliz tezlerini desteklerken, dergi tam tersi bir çizgide konumlanarak Türklerin yerel ve emperyal kuvvetlere karşı yürüttüğü mücadeleyi doğrudan destekliyordu. 1915 Olayları ve Batı Anadolu’daki Yunan tezlerine “İngiliz propagandası” gözüyle bakan dergi, Ankara Hükümeti’nin yürüttüğü diplomatik faaliyetleri de yakından takip ediyordu. Dergi etrafında toplanan İrlandalı milliyetçiler/cumhuriyetçiler, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde yürütülen Kurtuluş Savaşı’nı örnek aldılar ve iki milletin kaderi arasında ciddi benzerlikler gördüler. İngilizler, tıpkı Mebusan Meclisi’ni basıp zorla kapattıkları gibi İrlandalıların ulusal meclisi olan Dáil Éireann’ı da basarak lağvetmişlerdi. Ayrıca dergi, Lozan Barış Antlaşması ile İngiliz-İrlanda Antlaşması’nı da karşılaştırarak Türklerin emperyal güçlere yönelik müthiş bir diplomasi zaferi ortaya koyduğunu ifade etmiş ve İrlanda bağımsızlık savaşı önderlerinin İngilizlere olan tutumunu Lozan üzerinden eleştirmiştir. 1923’te dergi, Mustafa Kemal Paşa’yı “yılın adamı” seçerek Kurtuluş Savaşı’nın liderini onurlandırmıştır. 

The Catholic Bulletin’in, Eylül 1923’te İrlanda’nın en büyük yayın organlarından olan Irish Times’a verdiği yanıtın bir kısmını paylaşıyorum: 

“Yeni Türkiye özgür doğdu, tüm uzuvlarını ve yeteneklerini tam olarak kullanma ve kontrol etme hakkına sahip. (…) Ne yazık ki İrlanda Özgür Devleti bir uzvu eksik doğdu. Her iki ülke de aynı dış düşmanla karşı karşıyaydı. (…) Genç İrlanda ve Genç Türkiye’nin savunucuları, Eski İrlanda ve Eski Türkiye’nin savunucularını vatana ihanet, yolsuzluk ve her fırsatta yabancı düşmanla taraf olmakla itham ettiler. (…) Antlaşmaların imzalanmasından sonraki olaylar, Yeni Türkiye’nin doğuşu ile İrlanda Özgür Devleti’nin doğuşu arasında en ufak bir benzerlik olmadığını göstermektedir. Lozan Antlaşması’nın imzalandığı gün, ‘Konstantinopolis’te’ resmî tatil vardı. 101 top atışı yapıldı, şehir bayraklarla donatıldı ve bandoların önderliğindeki alaylar sokaklarda dolaştı. Geceleri ışıklandırmalar ve meşale alayları vardı. Lozan’da sevinç çanları barış haberlerini duyurdu. İrlanda Özgür Devleti’nin doğuşundan beri İrlanda yas halindedir. İngiltere ile yaptığı ‘başarılı pazarlık’ ve ulaştığı barış seviyesi, ölü çanlarının aralıksız çalınmasında, başkentin harabelerle kaplanmış çirkin sokaklarında, idam edilen ölülerinin ardından yas tutanların alaylarında ve hapishanelerin Cromwell’in barışından beri görülmemiş sayıda erkek ve kadınla doldurulmasında kendisini göstermiştir.”

Ayrıca İrlandalıların “devrimci meclis” olarak kabul ettiği Dáil Éireann, ilk dış ilişkiler faaliyetinde emperyal kuvvetlere karşı mücadele sürdüren tüm uluslara sesleniş niteliğinde olan “Message to the Free Nations of the World” başlıklı bir manifesto yayınlamış ve bu mesaj Ağustos 1921’de Ankara Hükümeti’ne ulaştırılmıştır. Bu olay, iki meclis arasındaki ilk temas olması açısından oldukça önemlidir. 

Görüldüğü üzere Kurtuluş Savaşı, dünyanın çok farklı bir yerinde varoluş mücadelesi veren bir toplumun fertlerini derinden etkilemiş, Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde bağımsızlık mücadelesi veren Kuva-yi Milliye’ye gıptayla bakılmıştır. Bu miras, başta Türk milleti olmak üzere aydınlanma, cumhuriyet, bağımsızlık ve var olma mücadelesi veren tüm uluslara emanettir.

Kasım 2024

Alp Emeç

Kaynakça / Bibliyografya

Pat Walsh, Centenary of the Turkish Republic and Irish Foreign Affairs, 2023.

Pat Walsh, The “Treaty”, 2021.

Brian Farrell, The Legislation of a “Revolutionary” Assembly: Dail Decrees 1919-1922, 1975.

Michael Hopkinson, The Irish War of Independence, 2002.

Bülent Ecevit, Atatürk ve “Atatürkler”, Ulus, 1956. 

Hector Bolitho, Jinnah: Creator of Pakistan, 1954.

Jawaharlal Nehru, Discovery of India, 1946.

N. Ahmet Asrar, İki Halk Kahramanı – M. Kemal Atatürk ve M. Ali Cinnah, 2004.