Bebek Sanayi Hipotezi ve Ekonomik Kalkınma

Niçin bazı ülkeler kalkınır? Bu soru, uzun bir süredir sosyal bilimlerin merkezini işgal etmektedir. Durum böyle olunca da bu soruya verilmiş birçok farklı cevap mevcuttur. Verilen cevaplar; kurumlar, kültür, coğrafya vb. gibi birçok farklı başlıkta toplanabilir. Bu açıklamalar arasında, muhtemelen ezber bozucu niteliğinden dolayı özellikle en ilgi görenlerden birisi de “Bebek Sanayi Hipotezi”(“Infant Industry Argument)’dir. […]

“Halk Cahil, Demokrasi İşlemez” mi?

Türkiye’de bazı çevrelerde 1950’lerin dünyasına ait olan kalkınmacılık düşünün kırıntılarına rastlayamamak elde değil. Kalkınmacılık ideolojisi, modernleşme kuramından derinden etkilenerek kapsayıcı siyasi kurumları henüz kalkın(a)mamış ülkelerin halkları için bir lüks olarak değerlendirmiş; önce iktisadi ve toplumsal kalkınmanın gerçekleşmesi gerektiğini, ancak bunların ardından demokrasinin uygun bir rejim olabileceğini, kalkınma olmadan(bu sadece iktisaden değil, aynı zamanda kültürel olarak […]

Merkez Bankası Bağımsızlığını Savunmak: Bir Düşünce Yazısı

20 Eylül 2024 tarihinde Dizgin’de çok ilginç bir iktisat yazısının Türkçe çevirisi yayınlandı.[1] Bahsi geçen yazıda, artık bugün neredeyse kültleşmiş bir ezbere dönüşen bağımsız merkez bankacılığı söylemi eleştirel bir biçimde masaya yatırılmaktaydı. Yazının teması ilginç olunca, ben de Twitter (X)’da kendimi tutamayıp yazının eleştirel perspektifinde ciddi eksikler olduğunu ifade ettiğim bir alıntı girdim [2], dergiden […]

Avrupa Aydınlanma’sının Cumhuriyeti: Edebiyat Cumhuriyeti

“La Republique des Lettres”, Türkçesiyle “Edebiyat Cumhuriyeti”, Aydınlanma Çağı elitlerinin dönemin bilimsel bulgularını ve felsefi görüşlerini tartıştığı ve yaydığı Avrupa çapında bir forumdu. Edebiyat Cumhuriyeti; Newton, Voltaire, Leibniz, Erasmus, Benjamin Franklin, Kant, Montesquie, d’Holbach, Fichte, Hume… gibi dönemin çoğu entelektüelinden oluşmakta ve Aydınlanma düşüncesinin lokomatifi görevini üstlenmekte olan bir topluluktu. Her ne kadar Edebiyat Cumhuriyeti […]

Cumhuriyet’in İşçisi Olmak I: İktisadi Kalkınmanın Bedeli

“Kemalist Devletçilik Anlayışının Bir Analizi” başlıklı yazımda da gösterdiğim gibi erken cumhuriyet döneminde özel sermaye birikimini önceleyen iktisat tahayyülü[1] çok güçlü bir iktisadi büyüme trendi yakalamıştı. Hatta Türkiye, 1927-1939 arasında en hızlı sanayileşen üç ülkeden birisi olma sıfatına nail olmuştu.[2] Fakat bu dönemi incelerken, bahsi geçen makalede de ifade ettiğim gibi, madalyonun diğer bir yüzünün olduğu da unutulmamalıdır. Fevkalade ekonomik büyümeye rağmen bu büyümenin tüm toplumsal sınıflara eşit dağıldığını ifade etmek çok zordur. İki bölümden